Wednesday, January 1, 2020

Sevgili bloğum. Bir sene daha geçti, dünya koskoca bir tur daha tamamladı hayat kaynağımızın çevresinde ve o kadar çok şey değişti ki hayatımda ama bazı şeyler hiç değişmedi... Geçen yılbaşı ondan bahsetmişim, ve bunu unutmuştum, ta ki 21 kasım akşamına kadar, o gün tekrar bloğum aklıma gelene dek. O gün meğer bir dönüm noktasıymış, o an bunu bilmiyordum. Ertesi günden itibaren, yani 26 yıl önce başka bir dönüm noktasının yaşandığı gün yine hayatım dönüştü. Zaten 23 ağustostan beri yaşadığım kaos kasırga gibi benliğimi, iç dünyamı birbirine katmış, savurmuştu. Şimdi bu ağır hasarın içinden çıkmaya, kendimi, ağır yaralarımı onarmaya çalışıyorum. Benim olmasını hayal bile edememiştim. Ve olmadı da.  Bu yaşadıklarım o kadar inanılmaz geliyor ki. Oysa hayatım hep böyle değil mi, savrulmalar, ağır hasarlar ve her savaştan mağlup ve yıkılmış çıkan ben. Çok üzgünüm. Memed'i bu kadar kırdığım için en çok da.
Ah mine'l aşk...

Tuesday, January 1, 2019

Bugün miladî takvimi kullananlar için dünya güneşin çevresinde yeni bir yolculuğa çıktı. Bunu hep çok soğuk bir zamanda başlatıyor ve ben yıllardır ısıtma sistemi hiç bakıma girmemiş biricik evimde çok üşüyorum. Aslında sadece üşümüyorum. Heyecanlanınca da böyle oluyor.
Öğlen ancak uyanabildim ve çayı koyup her normal insan gibi telefondan mesajlarıma , W. Up'ıma  baktım. Sonra beni seven birbirine beş benzemez insanımla uzun sayılabilecek yazışma tumturağına kapıldım. Biriyle benim duyduğum gıptayı içeren bir dostluğumuz var, içlerinden en çok onu önemsiyorum as you understand. Her zaman bilgi, görgü, nezaket ve tabii zekâya tapmışımdır. Ama onu kendimden üstün görmek de canımı acıtıyor sonuçta benim de bir nefsim var. Bir zamanlar aynı hocadan ders alırken aramızdaki makas bu kadar açılmamıştı. Oysa şimdi ne kadar uzağız insanların değer skalasında. O çok başarılı, hep en iyi yerlerde  Bense tek bir yerdeyim, olabilecek en vasat yerde, en vasat hayatı yaşıyorum. Oysa bu kadar vasat biri olmadığıma onu ikna etmişim galiba.
Öbürlerinden şimdi bahsetmek istemiyorum.
6. His başladı tvde ve şuraya takıldım: Cole bilmemne. Olası ruh hastası.

Life goes on

Hiç aklına geldi mi ölüme yürürken gözleri gülen adam, o en muhteşem filminde ölüme yürüyen Neill? Oh captain, oh my captain... Neden senin kadar cesur olamıyorum?

Saturday, June 3, 2017

iki nehir arası

İki nehir arası topraklar için bu mânâya gelen ama kullanıldığı bölgenin adına dönüşen farklı dillerde ifadeler vardır. Mâlum, Mezopotamya Fırat ve Dicle, Mâverâünnehir Seyhun-Ceyhun arası için kullanılır; biri Yunanca, diğeri Arapça. Bu bahar yeni bir tane daha öğrendim:  Dinyeper-Dinyester arasına, burada konar-göçer yaşadıkları zamanlarda Macar halkı Etelköz derlermiş. Galiba Norman Davies'de okumuştum. Bakmam lâzım. Kimbilir daha hangi nehir aralarına değişik dillerde ne isimler kondu?
.

Monday, April 10, 2017

mâdem ki...

madem ki kimse için yazmıyorum, o zaman canımın her istediğini yazacağım.
mesela en sevdiğim şeylerden biri küçük malumatları oraya buraya not almak. işte buraya yazayım ya...
"nitekim Bulgarlar Türk kökenli bir halktır, bulgha kelimesi karışım, karışık anlamına gelir." (alıntı nereden not etmemişim. vikipedi "Bulgar adı eski Türkçe'de bulgamak [karışmak]sözcüğünden gelir." diyor.
düşündüm de ala bula, bulanık, bulaşık, alaca bulaca kelime ve ikilemelerinde yaşatmışız herhalde bu eski kelimeyi.

ateş nehri

"ömrüm benim bir ateşti"

10. yıl marşı

ahahah, çok esprili oldu. neyse, birden aklıma geldi sevgili blogum. ve şu an farkettim, bu ay tam on yıl dolmuş bu sayfayı açalı. en son üç yıl önce yazmışım o da sayfasına en az uğrayan blogger olmakla ilgiliymiş ve mucizevi bir mesaj almışım bana benzer bir ruhdan, ama görememişim ve kaçırmışım ruhuna dokunmayı. okyanusta kayıp taştan kayığın içinde uyuyakalmışım, uyanmışım, yine yalnızım, yine yalnızım.